Çocukluk yıllarım geldi aklıma. Ağustos ayında köye eşyalarımızla göç ettiğimiz 2 aylık fındık serüveni başlardı.
☘
6 kişilik aileydik ve hiç durmadan 45 gün fındık toplar, şikâyetimiz olsa da hiç karşılığı olmazdı.
☘
Akşam yorgun, argın eve gelir yemek telaşına düşerdik. Akşam yemeğinden sonra yarınki yemekler pişerdi kâh kuzinede, kâh tüplü ocakta.
☘
Sabahın alaca karanlığında kalkar, çabucak kahvaltımızı yapar, yeni bir güne ve daldaki fındıklara merhaba ederdik.
☘
Ellerimiz ilk 3-4 gün su toplar sonra alışır, nasırlaşmaya yüz tutar, dallar kollarımızı ve yüzümüzü çiziklerle doldururdu.
☘
45-50 günün sonunda harmanlama yani kurutma işlemi başlardı. Hiç yağmur yağmasın isterdik. Çabucak kurutup şehre inme hayali kurardık.
☘
Biz bu zorlukları yaşadık ki annemiz ve babamızın yaşadıklarını düşünmek bile istemem.
☘
Gelelim bizim çocuklarımıza; Çoğu fındığı tanımadan, bahçeye girmeden üniversiteye, daha sonra da iş hayatına atıldılar.
☘
Hayatın hiçbir zorluğunu yaşatmadık onlara. Masa başı görevleri hazırladık. Aman, biz çektik onlar çekmesin istedik.
☘
Ne dersiniz hayata atılmalarında biraz zoru yaşatmalı mıydık? Elindeki ve sahip olduklarının değerini bilmeleri anlamında... Kalın sağlıcakla.