Tam 50 yıldır depremi konuşuyoruz ve hala yine depremi konuşuyoruz. x  Konuşmaktan da öteye gidemiyoruz. Ne zaman ki yurdumun bir bölgesinde 3-4 büyüklüğünde bir deprem oluyor, o zamana kadar sesi fısı çıkmayan jeologlar, deprem uzmanları, öğretim görevlisi prof.’lar bir anda mantar gibi bitiverirler ve o kanal senin, bu kanal benim gezip dururlar. x Gazetelerin ya da internet haber sitelerinin başlıkları, felaket tellallığına soyunurcasına atılmaya başlanır. x “Olası büyük deprem mi geliyor..!” “ Büyük bir deprem, küçük bir kıyamet” “Taş üstünde taş kalmayacak” “8 büyüklüğündeki bir deprem İstanbul’u haritadan silecek.” x Bunun gibi daha nice kötü senaryolar yazılıp, çizilmeye devam edip durur. Bu da insanları tedirgin etmekten başka hiç bir işe yaramaz. x Ne yazık ki hiçbir uzman ve yetkililer ciddi manada ne yapabilirizi tartışmıyorar. x  8 şiddetindeki depreme dayanıksız binaların yapımına hiçbir suretle izin verilmemeli. Caydırıcı nitelikte, en ağır cezalar uygulanmalı. x Bu zamana kadar yazılan ya da irdelenen bir takım eksikliklerin bilinmesine rağmen, hala neler yapılması gerektiği hakkında bilgi aktarımı yapmak kadar saçma bir durum olamaz. x Gelişmiş ülkeler bu meseleyi çözdükleri halde, bizim bunları konuşuyor olmamız tabiri caizse tam bir acziyet göstergesidir. x “Allah Korusun” deyimini alacağımız tedbirlerle pekiştirmeliyiz ki Allah bizleri korusun...