Bir atasözü ile konuya girelim:
“Demirde, tavında dövülür.”
Tavı geçince ne olur, soğur, sertleşir, dövülmez olur.
Bu TAV derecesini bilmek değerlendirmek gerekir.
Bu değer nasıl bilinecek?...
İnsanların birbirini, yanılmadan yağcılıkla, yalakacılıkla değil, ADAM gibi dobra dobra SEVMESİYLE.
Böyle seven İNSANLAR hani nerde?..
Arasan da bulunmaz oldular.
Neden?
Yağcılara daha fazla önem verildiğinden.
Bunlara değer verenler kim?
Genelde yoktan yere amir memur esnaf olup zengin olanlar.
Dünya uluslarını pek bilemiyorum da bizim ulusumuzda insanların gözleri MADDİYATTAN başka hiçbir şeyi görmez, yada göremez olmuş.
Bu gidişin sonu uçurumdur.
İnsan insana DEĞER vermede yanılmamalı. Diyoruz ama gene de yanılıyoruz.
Mesela bir ÖĞRETMEN ilk, orta, liselerde bir ÖĞRENCİSİNE fala değer vermede çok dikkatli adaletli olmalı, yanılmamalıdır.
İşte bu o günün gidişine göre sonradan mümkün olmuyor, durum görülüyor.
Ben bile çok yanıldım, diyebilirim:
Lisede pasif, zavallı, acınaklı, şahsiyetsiz öğretmenlerin hor gördüğü bir öğrenciye ben acıyarak ön plana aldım. Maddi manevi yardımlarda bulundum. Ona edebiyat değil TÜRKÇE dersini öğrettim.
Bayramlarda, özel günlerde şiir yazmasını, okumasını öğrettim.
Yani onu o sünepe yaşantıdan kurtardım.
Okul bitti. Hayata atıldı.
Yine yakın ilişkilerimiz yıllar yılı devam etti.
ADAM ettim zannetmiştim.
Çook hemde çok yanılmışım.
Benim verdiğim hızla, ulusal gazetelerde köşe yazarı oldu.
Ayrıca kendiside gazete dergiler çıkardı. Ulusal BASINDA kendisini Türkiye’ye duyurur durumuna geldi.
Bende onurlandım, gururlandım öğrencim olarak…
Benim şiirlerimi M.E. Bakanlığının onayı ile kitap çıkarıp okullara dağıtılacak, parasının bir kısmı bana verilecekti.
Kitabın çıkarılması için benden bir milyon peşin para aldı. İki sene geçti kitap hala meydanda yok.
Paramı da istiyorum onu da vermiyor.
İşte benim bilmeden değer verip, başıma çorap ören bir öğrenci. Derler ya:
“Kargayı besle de gözünü oysun” onun gibi oldu.
Anlaşılan, ne olursa öyle olur, iyilik yapan kötülük buluyor. Genelde devran böyle döner oldu.
Bir kötünün yedi mahalleye zararı dokunurmuş.
Böylelerinin yaptığı kötülüklerin önüne geçilmek onları İYİLİĞE doğruya güzele yöneltmek mümkün mü?...
Bana sorarsanız:
ZOR derim. Çünkü onlar içten çürümüşler birkere.
Gene de İNSAN öylelerin etkisinde kalmadan İYİLİK yapmaya devam etmeli.
Ne derler: İYİLİK YAPTA, DENİZE AT, BALUK bilmezse HALUK bilir.”
İnsana değer vermek isteyen, bu kuralları gözden iyi geçirmeli.
Yoksa bu kervan, böyle gitmez.
SON PİŞMANLIK, para etmez.
Değerli insanlar SAYGILARIMLA