Gülmek, insanı neşelendirir, olgunlaştırır, güzelleştirir ama gel de gül bakalım:
Gaz borcu, elektrik, su borcu, telefon borcu, derken borçlar sayma ile bitmez ki…
Böyle borçlu olan, yoksul VATANDAŞLAR, nasıl gülecek?..
O insanlar karaları bağlar,
Gülme değil, kendi kendine, için için AĞLAR.
Senin derdin, kime ne?
Herkes kendi aleminde…
Bende şimdi öyle vatandaşları, bari fıkra anlatayım, güldüreyim dedim.
Böyle derim ben, vatandaş, GÜL GÜLEBİLİRSEN
SATMAYA GELMEDİM
N.HOCA bir eşek alır ama, bir türlü binemez. Eşek, teper, kapar, kaçar, kahrı çekilmez. Cani iyice yanar.
Bir gün alır pazara götürür.
Vatandaş eşeği alacak ama, eşek yanına kimseyi yaklaştırmıyor ki. Çifte atıyor, ağzıyla kapıyor, kaçıyor. Huysuz.
Vatandaşlar, hocaya soruyor:
-Bu eşek, bizi yanına yaklaştırmıyor. Nasıl satın alacağız?
Hocada üzgün, vatandaşlara:
-Ben bu eşeği, satmaya getirmedim, ondan ne çileler çektiğimi, size göstermeye geldim. Demiş.
Bazı ailelerde ben böyle EŞEK kocalar çok gördüm.
NEREYE BÖYLE
Hoca bir gün, dik başlı, inat bir katıra binmiş.
Katır alabildiğine, kaçmaya başlamış. Hoca katırı ne yaptıysa bir türlü, durduramamış.
Tanıdıklardan görenler, Hocaya:
-Nereye böyle? Deyince, hocada:
-Nereye olacak, katırın istediği yere. Demiş.
POSTA TATARI
Yeni evli, gelin, dört ay sonra doğurur.
Aile halkı toplanır, çocuğa bir ad, koymak isterler. Uygun bir AD bulamazlar. Beraber karar vermişler.
Biz bunu HOCAYA soralım. O ne derse koyalım, derler
Gider hocaya sorarlar:
-Bizim gelin, dört ayda doğurdu. Adı ne olsun?
Hoca hiç düşünmeden:
-POSTA TATARI koyun, demiş.
Dokuz aylık yolu, dört ayda bitirene başka ad olmaz. Der onları gönderir.
ELBİSEN NE TARAFTA İSE
Yıkanmak için, Akşehir gölüne giden, biri, Hocaya:
-Hoca efendi, gölde gusül abdesti alırken ne tarafa dönmeliyim? Diye sorar.
Hoca düşünmeden şu cevabı verir:
Elbisen, ne tarafta ise, o tarafa dön. Der.
Bir somurtkanı, güldürebildikse, ne mutlu bize.
Daha ne diyeyim size?