Kızıma öğretmeni bir ödev verdi ve o da doğal olarak araştırmaya başladı. Ama bu araştırma çağın gerektirdiği şekilde oldu, hem de hiçbir kaynak olmadan. Bilgisayarını açtı, Google'a sordu ve saniyesinde ekrana beliriverdi.
****
Sonra kendi kendime sordum; ''Oturduğu yerden hiç çaba sarf etmeden bilgiye bu kadar basit bir şekilde ulaşması doğru mu?'' diye.
****
Bir arkadaşını arayıp yardım istemedi. Hayat ya da Meydan Larousse ansiklopedileri olan bir tanıdığın veya komşunun evine ezile büzüle gitmedi. Yanına bir arkadaşını alıp, şehrin tek kütüphanesinin kapısında adını yazdırıp saatlerce kuyrukta beklemedi. Yine içeri girdiğinde kaynak ansiklopedisinin başkasının elinden boşa çıkmasını sabırla ve sessizce beklemedi.
****
Aradığı bilgiye ulaştığında ise kurşun kalemini, kalem traşını ve kağıdını masanın üzerine koyup, yazmaya koyulmadı. Hızlı yazması gerektiğini, sırada bekleyen başkalarının da olduğunu, kaynak kitabını sıradaki kişiye vermek zorunda olduğunu da ona kimse söylemedi.
****
Aslında buna dair yazacak o kadar çok şey var ki... Ama bu köşeye sığmaz. Bu konuda yazılan her cümlenin birçok okuyucuyu yıllar öncesine götürdüğünü eminim.
****
Kızım dahil olmak üzere şimdiki nesil o kadar şanslı ki daha ne istiyorsunuz demek geliyor bazen içimden. 15-20 kişilik sınıflarda tebeşir tozundan uzak, akıllı tahtalarda pırıl pırıl ortamlarda eğitim görüyorlar. Kilometrelerce yürüyerek okula gitmiyorlar. Okul servisleri onları yaz-kış demeden evlerinden alıp, yine evlerine bırakıyor.
****
Başarısız oldukları derslerden ise özel kurs alıyorlar. Tüm bu imkanlar sağlanırken anne ve babanın evladından tek bir beklentisi olabilir; Başarı, başarı ve yine başarı... Çok şey mi istiyoruz?