Yürüme insanlarda, bir yaşında başlar.
Kimi hızlı gider kimi yavaşlar.
Kiminde diktir, kiminde eğik başlar.
Bayan bay, yaşlı genç, gece demez, gündüz demez yürürde yürür.
Ama nereye?..
Amacına, hedefine ulaşacağı bir yere…
Ora nere?..
Bu insanların böyle her gün, oraya buraya sağa sola, durmadan yürüdüklerini merak edenler Nasrettin Hocaya sorarlar: Hocam:
-Bu insan her gün durmadan, sağa sola, öne arkaya yürüyor. Neden hepsi aynı yöne gitmiyor?
Hocada onlara:
-Be gafiller, hepsi aynı yöne gitseler, dünyanın dengesi bozulur, yıkılmaz mı?..
Şimdi gitmiyorlar da ne oluyor, dünyanın düzeni ve de dengesi bozulmuyor mu?..
Bu AMERİKA denen devlet yok olmadıkça, ne dünyada düzen kalır, nede ahrette…
Yolda giden telaşlı bir bayana sordum:
-Nereye böyle telaşlı gidiyorsun?
Bayan bana:
-Belediye işçi alacakmış, saat ikide sına var, sınava gidiyorum. Dedi. Bende:
-Tahsiline?..
-Üniversiteyi bitirdim, matematik öğretmeniyim. İki senedir atamadılar. Bende perişanım ailemde. Belki kazanır işe girmiş olurumda, ailemde, bende biraz rahat etmiş oluruz.
Acıdım haline. Ben üzülerek, elli lira vermek istedim, o sıkılarak, utangaç, ihtiyaç var ya aldı. Teşekkür ederek gitti.
Telefon numarasını almıştım. Durumunu sordum. İmtihanı kazanmış. Mülakatımı ne varmış orada kaybetmiş.
Ağlayarak telefonu kapattı.
Kahvede oturuyordum, hallerinden çok perişan, bitkin, üzüntülü oldukları belli idi.
Çay, su bile içmeden kendi kendilerine bir şeyler, sessiz, sakin konuşuyorlardı. Merak ettim, yanlarına gittim. Sordum durumlarını, ikisi de aynı imtihana girmişler, yüksek puanlarda almışlar, onlarda MULAKAT bataklığına batmışlar.
İkisi de yüksek tahsilli.
Çay söyledim çay içtiler.
Karnınız aç mı dedim. Utandılar söylemeye. Belli açtı. Aldım lokantaya getirdim. Çok mutasıp olup memnun kaldılar. Bizden bu kadar.
Taşıma suyla, değirmen dönmez, derler.
Değirmeni kim döndürecek suyu bol?..
Kim olacak DEVLET be belediyeler.
Bol su nereden gelecek? AMERİKADAN
Ya gelmezse?..
İşte o zaman, kimin nereye, nasıl gittiği hiçte bilinmez. Devran GİDEN GİDENE döner.