Bizler Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları olarak son derece sıkıntılı bir coğrafyada yaşıyoruz. Teknolojik olarak gelişmeyi düşünmek yerine ne acıdır ki nasıl hayatta kalırız ve yıllarca memleketin halini düşünüp dururuz.
☘
Hayatta kalmanın önceliklerinden birinin de teknoloji olduğunu bilincinde olmayan bir toplum olmuşuz. Tamamen realizmden uzak bizleri duanın kurtaracağına inanmışız. Oysa dua tedbir ve takdir ile örtüşür.
☘
Kaderci olmuşuz...
☘
Oysa "Kaderin gayrete aşık olduğunu" bir türlü kabullenemediğimiz gibi başaramamışız da... Hiç hesap sormamışız, her afet sonrası bir kabullenilmişlik yaşamışız.
☘
Japon halkına mikrofon uzatsak ve coğrafya kaderiniz mi? diye sorsak bize gülmekten cevap veremez herhalde. Eminim "Bizler asla kaderimize razı olup miskin miskin beklemedik ve her deprem sonrasında neler yapabilirizin hesabını yaptık derlerdi"...
☘
Deprem tarafından yapılan sert ortayı göğüsleri ile nasıl yumuşattıklarını izah eder ve inşa ettikleri 9 şiddetine dayanıklı yapıların asla insanı öldürmediğinden bahsederlerdi.
☘
Biz Türk insanı da her zaman olduğu gibi bu ülkenin insanından övgü ile gıpta ile söz eder ve kaderimize razı olurduk.
☘
Bizlerin en iyi yaptığı tek şey; deprem olduktan ve binlerce insan öldükten sonra sorumlularını aramak ve onları hapse atarak toplumun vicdanını rahatlatmaktır.
☘
Oysa bu asla nihayi bir çözüm olmamış, sadece günü kurtarmaktan öteye gitmemiştir.
☘
Uzmanların dile getirdiği gibi kesinlikle Afet Bakanlığının oluşturulması gerekir. Hemen şimdi...
☘
Ama bütçesi Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan kat be kat yüksek olmalıdır. Başka türlü konu mankeni olmaktan öteye gitmez.