İslam aleminin dini bayramlarından ikincisi olan Kurban Bayramı’nı hep beraber idrak ederek yaşadık sevindik coştuk kurbanlarımızı keserek, yakın uzak demeden ufakları da bulunduk Allah kabul eylesin.
Bayramlar İnsanlar arasındaki sevgi ve saygının perçinleştiği günlerdir. Örf ve adetlerin uygulanıp sergilendiği bir toplumda millet olma şuurunun şekillendiği kuvvetlendiği günlerdir. Kurban Bayramı denince bizlere, Hz İbrahim ve İsmail’in sadakat ve teslimiyetini hatırlatan, bir yandan kişinin Allaha yaklaşmasını simgeleyen, diğer yandan toplumda kardeşlik, dayanışma paylaşma ve yardımlaşma bilincinin gelişmesine, sevgi ve dostluğun yaygınlaşmasına zemin hazırlar.
Ayrıca bu ibadeti bizler, kurban edilen hayvanın etini veya kanını değil, Allah’a olan bağlılığımızın ve sadakatimizin O’nun katına ulaşacağını bilerek yerine getirdik. Ramazan ve kurban bayramı dini bayramlarımızdır. Bizlerde dini bayramların yeri önemi ne kadar önemli ise milli bayramlarımızda o kadar önem arzetmekte, coşkuyla yurdumuzun her yerinde her köşesinde büyük bir ihtimam ve özenle kutlanmaktadır. Bu dini ve milli bayramlarımız bizleri birimize kenetlemek için ne büyük rol oynamaktadır.
Dini bayramlardan olan ramazan ve kurban bayramı, biz Müslümanlar için ne kadar önem arz ediyorsa örf ve adetlerimizde, dini doğrultuda neler yapılması gerekiyorsa onlar yapılmaya çalışılır. Gayri Müslimler için kurban bayramı bir anlam ifade etmez bu normal bir şeydir. Onlara tatildir.
Bu özel günlerde ayrılıkların gayrılıkları bitarafa bıraktık ve ortak paydada buluşarak kaynaşmaya çalıştık. Bu bayramda güzelliklerle yaşayanlar için bayram bayram oldu. Bunu yaşamayanlara bayram olamaz niyeti halis olanların ve İsmail’in teslimiyetini kabul edenlerin kestikleri kurban kurban oldu. aksine ibadet niyetiyle kesmeyenler için et pazarlığı olmuş oldu.
Kıymetli dostlarım; Yaşanılan bu iki bayramlarda Müslümanlar arasında dargınlıklar, küskünlükler ortadan kalkmamışsa eller öpülmemişse, hastalar düşkünler, yaşlılar, çaresizler, bakım evleri, çocuk yuvaları, sığınma yerleri, çocuk yuvaları, kabristanlıklar ziyaret edilmemişse, geçmişle gelecek asında bir köprü kurulmamışsa, biz buna bayram diyemeyiz asla da dememeliyiz. Bizim kültürümüzde, örf ve adetlerimizde, bunlar yaşanmalıydı yaşatılmalıydı ne mutlu yaşayanlara bayramları bayram tadında geçirenlere ne mutlu, onlar bayramın ne olduğunu anlayan kimselerdir.
Değerli dostlarım; Beraber yaşanılan ortamlarda istesek de istemesek de bir takım sorunlar oluyor. Bunların aşılıp bayramlarda tamir edilmesi iyiliğin güzelliğin yaşatılması emek harcanılması gerekir. Bu yolda emek verip yaşayanlar zaten bayramın tadını da lezzetini de yaşadılar.
İslam alemi şunları daha iyi bilmelidir ki, kurbanın özünde kardeşliğin paylaşımında kesilen kurbanın paylaşımında daha çok ihtiyacı olanları arayıp bulmak ve onlara ulaştırmada seferber olduk evde olmalıyız da gerektiğinde tekrardan olmalıyız. Bu sadece kurbanla ilgili değil fakir fukara garip guraba varsa onlara da infak da bulunmalıyız ve de bulunduk zate. Neticede aramızda kardeşlik bağlarının güçlenmesinde emeğimiz olmalı emeksiz neticeye ulaşmak çok zor olsa gerek, Kurban Bayramı, sadakatın samimiyetin yaşanmasında, Allaha kulluk görevini yerine getirmede yarış edildiği, unutulan yakın uzak dostluk ve akrabalıkların bir araya gelerek yaşanmasında büyük etken oldu. Bundan böyle bu günleri bir Müslüman olarak fırsat bilerek her türlü olumsuzlukların çoğunun ortadan kaldırıldığına şahit olduk, kurbanın özelliği bu zaten bir fırsattır ve de öylede bilinmelidir.
Bayramlar toplumun bütün Müslüman kesimler tarafından paylaşmanın yaşandığı ortamlar olduğuna şahit olduk. Ama yine de hep şunu söylüyoruz nerde şu eski bayramlar..? Ne değişti de eskiler hatırlanır oldu. Tekrardan bu özlenen eski bayramları bizler neden yaşatamıyoruz. Bizlere düşen görev çocuklarımızla akraba ve dostlarımızla özlemini duyduğun eski bayramları tekrardan yaşatılmasına özen göstermeye gayret etmemiz gerekiyor.
Yaşanılan bayramların amacı önce Allah’ın rızasına layık olmak ve insanlar arasında kopan köprüler neden kurulması, karşılıklı sevgi ve saygının perçinleşmesi, büyüklerin duasına layık olmak hiç olmazsa senede iki defa sila-i rahim’de bulunmaya özen göstermek için çaba sarfetmek gerekir, gerçekte bu başarılamamışsa boşa küp kuru bir emektir. Allah Resulü bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır; Bir Müslümanın kardeşine üç geceden fazla dargın durması helal değildir ve yine birbirinize buz etmeyiniz yekdiğerinizi kıskanmayınız birbirinizi arka çevirip alakanızı kesmeyiniz. Bize düşen görev gerçekten şu olmalıdır.
Benim ümmetim duvarda örülü tuğla misalidir. O tuğlayı birbirine kenetleyen, bağlayan harç ve çimentodur. Bizlere de düşen görevi ise: Kardeşlerimiz arasında halkçı mantı gibi olmalıyız, ara açıp kalp kıran değil ara yapan olmalıyız. Kardeşlik, dayanışma ve kaynaşma ruhu ile tüm dünyanın barış,huzur ve esenlikler içinde yaşanmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Hepinize sevgiler, saygılar, selamlar.