Okula gönderdiğimiz evlatlarımızı okul sıralarına oturtup, onları kendi başlarına bırakmayalım…
☘
İlkokuldaki bir çocuğun, öğretmeninin, öğrencisinde bıraktığı izlenim son derece önemlidir.
☘
Her öğretmenin bir öğretme sistemi olduğunu herkes biliyor. Ama neyin doğru, neyin yanlış olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz.
☘
‘Öğretmen yanlış yapmaz, vardır bir bildiği’ deriz ya hep. Aslında ne kadar yanlış olduğunu kendi evladınızı dinlediğinizde anlıyorsunuz.
☘
Nasıl mı? Anlatayım:
☘
Bir öğretmen düşünün ki sınıfı 3 kategoriye ayıran; tembel, orta ve çalışkan diye… Her soruyu çalışkanlara soran, her seferinde sınıf başkanını çalışkanlardan seçen, ödüllendirmeyi de yine çalışkanlardan yapan…
☘
Nedenmiş biliyor musunuz?
☘
Motivasyon içinmiş. Yani tembel öğrencilerin çok çalışıp, çalışkanların arasına katılmaları içinmiş. Ama gerçek olan bir şey var ki o sınıfta ‘tembeller sırası’ ilkokul bitene kadar sürekli olacakmış.
☘
Ne zaman ki o sınıfta öğretmen değişikliği olmuş ve herkes birbirine kaynaşmış, sınıf başkanları bile tembel-çalışkan ayırt edilmeksizin demokratik bir seçimle olmuş. Birçok öğrenciye özgüven gelmiş.
☘
Yani sınıfın başarı grafiği 3’üncü sınıftan sonra tavan yapmış. Tembel diye adledilen birçok öğrenciye özgüven gelmiş ve şu an birçoğu iş-güç sahibi olmuşlar.
☘
Özetle bir öğretmen değişikliği ve sınıfa dokunuşu öğrencilere başarı olarak yansımış.
☘
Bu kanıya nereden vardın diye soracak olursanız; o sınıftaki birçok öğrenci ile yapılan görüşmeler neticesinde derim.
☘
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Niyetim diğer tüm öğretmenlerimizi töhmet altında bırakmak değildir. İyiyi,
doğruyu ve gerçek eğitimi bulmaktır…