EKOLOJİ KONUSUNDA 2022 YILI İYİ GEÇMEDİ
Gündem
(Haber: Emrah Gemicioğlu) - |
29.12.2022 - 09:09, Güncelleme:
29.12.2022 - 09:09 1149+ kez okundu.
EKOLOJİ KONUSUNDA 2022 YILI İYİ GEÇMEDİ
Ordu Çevre Derneği (ORÇEV) Yönetim Kurulu Üyesi Coşkun Özbucak, “Ordu ilimizde çevre-ekoloji durumu hakkında bir değerlendirme yapıldığında, ekolojik yıkımın artığını görebiliyoruz. Bu yıkımın sonucu da iklim değişikliğinin hızlanmasına katkı sunulmuş oluyor” dedi.
2022 yılında Ordu’da yaşanan ekolojik olumsuzlukları değerlendiren ve önemli açıklamalarda bulunan Özbucak, konuyla ilgili şu ifadelere yer verdi, “Öncelikle belirtmek gerekir ki, yatırım-hizmet kavramları kullanılarak doğaya, yaşam alanlarına zarar veriliyor; geleceğimiz tehlikeye atılıyor. Öncelikle vurgulamak gerekir ki, mağara devrinde yaşamayacağız. Ancak hizmetleri de gereksinime göre planlamak zorundayız. Yatırımı-hizmeti para kazanma üzerinden şekillendirdiğimizde yıkımın önüne geçme olanağı yoktur” dedi.
“Bu genel değerlendirmeden Ordu’daki durumu
sınıflandırarak gözden
geçirebiliriz”
Özbucak, “1-Maden işletmeciliği: Bu konuda Fatsa ortada. Burada verilen mücadelelerden söz etmeye gerek yok. 2013 yılından bugüne sürecin içindeyim ve kimlerin tavrı, ne zaman ne oldu yakından biliyorum. Dün seyirci olanlar bugün tepki göstermeye başladı ancak iş işten geçti. Ancak geçmiş deneyim, bundan sonraki yıkımlara karşı duyarlılığı artıracağına inanıyorum. Maden işletmesi nedeniyle kestane ormanları da içinde tarım arazileri yok edildi. Sular kirlendi. Ekosistem bakımından zararları görülmeye başlansa da asıl zararları sonra hissedeceğiz. Kabadüz’deki maden arıtma tesisi nedeniyle Melet Irmağı sürekli kirletilmekte bu nedenle Ordu’ya su verilmesi de durdurulmuştu. İşletmedeki ağır metaller denize kadar ulaşıyor. Bu kirliliğin de etkilerini görüyoruz - göreceğiz. Bu nedenle yeni maden sahalarının açılmasına karşı duyarlılık öne çıkmalı. Tarım arazileri, ormanlar, dereler, meralar yok ediliyor. 2-Deniz dolguları: Özellikle Ordu büyükşehir olduktan sonra Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan deniz dolgu projeleri Ünye’den Piraziz sınırına kadar devam ediyor. Projelere güzel isimler verilerek (özellikle bisiklet ve yürüyüş yolu) deniz dolgusu gerçekleştiriliyor. Bilim insanlarının raporları da göstermektedir ki, bu projelerle deniz ekosistemi zarar görüyor. Ayrıca mahkeme kararlarına da uyulmuyor. Deniz dolgusu yalnızca dolgu yapılan yerleri etkilemiyor. Denizin akıntısı nedeniyle denizin başka yerlerde kıyıları yok etmesine de neden oluyor. 3-Dereler: Derelerimize verilen zararlar tüm yaşamı etkiliyor. Derenin geçtiği yerler ve deniz hızla etkileniyor. Derelere yapılan HES’ler (Hidroelektrik santralleri) nedeniyle derelerin alüvyon taşıma özelliği yok edildi. Denizdeki canlılar derelerin taşıdığı besinle besleniyorlar. Ayrıca alüvyonlar, denizin etkisi ve akıntılarla kıyıların korunmasına yarıyorlar. Irmak ve derenin denizle buluştuğu alanda verimli tarım arazileri oluşmaktadır. HES’ler nedeniyle artık bu alanlara deniz giriyor, kıyıları yok ediyor. Bugün Cumhuriyet ve Turnasuyu Mahallerinde denizin kıyılara girişinin nedeni budur. Yine derelerden kum ve çakıl alma alışkanlığı devam ediyor. Dokunulmaz olan bu yerler, kaçak, göz yumularak hatta yetkililer tarafından “izin” verilerek yağmalanıyor. Dere yatakları bozuluyor. Bulanıklaşıyor. Bulanıklaşan derelerde balık ve diğer canlılar zarar görüyorlar. Dereler sel tehlikesi adı altında duvar içine alınıyor. Aslında dere yatağına insanlar girmese derenin bir zararı yok. Dere yatağından arazi kazanma hırsı nedeniyle can kayıpları yaşıyoruz. 4-Taş ocakları: “Yatırım-hizmet” adıyla yapılan ve ekosisteme zararı olan yatırımlar için taş, kum, çimento gerekli. Bu nedenle de her tarafta taş ocakları açılıyor. Ucuza ve kolay taşınması dikkate alınarak taş ocakları yaşam alanları içinde, tarım arazileri ve derelerde de açılmaktadır. Asıl amaç para kazanmak olunca, açılan taş ocakları nedeniyle, su kaynakları, tarım arazileri zarar görüyor. Yerleşim yerlerinde toz nedeniyle sağlık sorunları yaşanıyor, toz bitkilerde döllenmeye zarar verdiği için tarım olumsuz etkileniyor. Hatta heyelanlarla köy-mahalle boşaltmaları da oluyor. 5-Enerji nakil hatları: HES’lerden üretilen elektriği bir merkezde toplamak için enerji nakil hatları yapılıyor. Bunlar nedeniyle ormanlar, tarım arazileri zarar görüyor. Yerleşim yerlerinden geçen hat, sağlık yönünden de zarar veriyor. Bir diğer yönü de nakil hattı geçen yerlerin değeri düşüyor, toprak sahipleri zarar görüyor. 6-İmar planlaması: Şehirlerin yaşanabilir olması için imar planlarının yapılış şekli çok önemli. Yeşil alanların ve meydanların çok olması gözetilmesi gerekirken nedense yeşil alanlar imara açılıyor. Yapılan imar planları sürekli değiştirilerek yapılaşmanın (betonlaşmanın) önü açılıyor. Özellikle korunması gereken yerlerde sürekli değişiklikler yapılıyor. Başta da söylediğim gibi mağara dönemindeki gibi yaşamayacağız, ancak yapılan işlerde kamu yararı ve ekosistem gözetilmeden, şirketlere para kazandırma alanı olarak değerlendiriliyor. Bunu incelediğimiz ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) dosyalarında açıkça görüyoruz. Bu nedenle de bilim insanları olumsuz görüş veriyor. Toplam olarak bakıldığında Ordu’nun dağlarından, derelerine, denizine ve şehir içine kadar her alanda 2022 yılında olumsuzluklarla karşılaştık. Ortak aklı yaratamadığımız, koruma anlayışını egemen yapamadığımız sürece yıkımlar devam eder. Her dökülen beton, karbon salınımı yarınımızı yok ediyor. Küçük küçük hissettiğimiz iklim değişikliği yarın önlenemez hale gelecek. Bugünden duyarlılığı artırmak zorundayız” dedi.
Haber: Emrah Gemicioğlu
Ordu Çevre Derneği (ORÇEV) Yönetim Kurulu Üyesi Coşkun Özbucak, “Ordu ilimizde çevre-ekoloji durumu hakkında bir değerlendirme yapıldığında, ekolojik yıkımın artığını görebiliyoruz. Bu yıkımın sonucu da iklim değişikliğinin hızlanmasına katkı sunulmuş oluyor” dedi.
2022 yılında Ordu’da yaşanan ekolojik olumsuzlukları değerlendiren ve önemli açıklamalarda bulunan Özbucak, konuyla ilgili şu ifadelere yer verdi, “Öncelikle belirtmek gerekir ki, yatırım-hizmet kavramları kullanılarak doğaya, yaşam alanlarına zarar veriliyor; geleceğimiz tehlikeye atılıyor. Öncelikle vurgulamak gerekir ki, mağara devrinde yaşamayacağız. Ancak hizmetleri de gereksinime göre planlamak zorundayız. Yatırımı-hizmeti para kazanma üzerinden şekillendirdiğimizde yıkımın önüne geçme olanağı yoktur” dedi.
“Bu genel değerlendirmeden Ordu’daki durumu
sınıflandırarak gözden
geçirebiliriz”
Özbucak, “1-Maden işletmeciliği: Bu konuda Fatsa ortada. Burada verilen mücadelelerden söz etmeye gerek yok. 2013 yılından bugüne sürecin içindeyim ve kimlerin tavrı, ne zaman ne oldu yakından biliyorum. Dün seyirci olanlar bugün tepki göstermeye başladı ancak iş işten geçti. Ancak geçmiş deneyim, bundan sonraki yıkımlara karşı duyarlılığı artıracağına inanıyorum. Maden işletmesi nedeniyle kestane ormanları da içinde tarım arazileri yok edildi. Sular kirlendi. Ekosistem bakımından zararları görülmeye başlansa da asıl zararları sonra hissedeceğiz. Kabadüz’deki maden arıtma tesisi nedeniyle Melet Irmağı sürekli kirletilmekte bu nedenle Ordu’ya su verilmesi de durdurulmuştu. İşletmedeki ağır metaller denize kadar ulaşıyor. Bu kirliliğin de etkilerini görüyoruz - göreceğiz. Bu nedenle yeni maden sahalarının açılmasına karşı duyarlılık öne çıkmalı. Tarım arazileri, ormanlar, dereler, meralar yok ediliyor. 2-Deniz dolguları: Özellikle Ordu büyükşehir olduktan sonra Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan deniz dolgu projeleri Ünye’den Piraziz sınırına kadar devam ediyor. Projelere güzel isimler verilerek (özellikle bisiklet ve yürüyüş yolu) deniz dolgusu gerçekleştiriliyor. Bilim insanlarının raporları da göstermektedir ki, bu projelerle deniz ekosistemi zarar görüyor. Ayrıca mahkeme kararlarına da uyulmuyor. Deniz dolgusu yalnızca dolgu yapılan yerleri etkilemiyor. Denizin akıntısı nedeniyle denizin başka yerlerde kıyıları yok etmesine de neden oluyor. 3-Dereler: Derelerimize verilen zararlar tüm yaşamı etkiliyor. Derenin geçtiği yerler ve deniz hızla etkileniyor. Derelere yapılan HES’ler (Hidroelektrik santralleri) nedeniyle derelerin alüvyon taşıma özelliği yok edildi. Denizdeki canlılar derelerin taşıdığı besinle besleniyorlar. Ayrıca alüvyonlar, denizin etkisi ve akıntılarla kıyıların korunmasına yarıyorlar. Irmak ve derenin denizle buluştuğu alanda verimli tarım arazileri oluşmaktadır. HES’ler nedeniyle artık bu alanlara deniz giriyor, kıyıları yok ediyor. Bugün Cumhuriyet ve Turnasuyu Mahallerinde denizin kıyılara girişinin nedeni budur. Yine derelerden kum ve çakıl alma alışkanlığı devam ediyor. Dokunulmaz olan bu yerler, kaçak, göz yumularak hatta yetkililer tarafından “izin” verilerek yağmalanıyor. Dere yatakları bozuluyor. Bulanıklaşıyor. Bulanıklaşan derelerde balık ve diğer canlılar zarar görüyorlar. Dereler sel tehlikesi adı altında duvar içine alınıyor. Aslında dere yatağına insanlar girmese derenin bir zararı yok. Dere yatağından arazi kazanma hırsı nedeniyle can kayıpları yaşıyoruz. 4-Taş ocakları: “Yatırım-hizmet” adıyla yapılan ve ekosisteme zararı olan yatırımlar için taş, kum, çimento gerekli. Bu nedenle de her tarafta taş ocakları açılıyor. Ucuza ve kolay taşınması dikkate alınarak taş ocakları yaşam alanları içinde, tarım arazileri ve derelerde de açılmaktadır. Asıl amaç para kazanmak olunca, açılan taş ocakları nedeniyle, su kaynakları, tarım arazileri zarar görüyor. Yerleşim yerlerinde toz nedeniyle sağlık sorunları yaşanıyor, toz bitkilerde döllenmeye zarar verdiği için tarım olumsuz etkileniyor. Hatta heyelanlarla köy-mahalle boşaltmaları da oluyor. 5-Enerji nakil hatları: HES’lerden üretilen elektriği bir merkezde toplamak için enerji nakil hatları yapılıyor. Bunlar nedeniyle ormanlar, tarım arazileri zarar görüyor. Yerleşim yerlerinden geçen hat, sağlık yönünden de zarar veriyor. Bir diğer yönü de nakil hattı geçen yerlerin değeri düşüyor, toprak sahipleri zarar görüyor. 6-İmar planlaması: Şehirlerin yaşanabilir olması için imar planlarının yapılış şekli çok önemli. Yeşil alanların ve meydanların çok olması gözetilmesi gerekirken nedense yeşil alanlar imara açılıyor. Yapılan imar planları sürekli değiştirilerek yapılaşmanın (betonlaşmanın) önü açılıyor. Özellikle korunması gereken yerlerde sürekli değişiklikler yapılıyor. Başta da söylediğim gibi mağara dönemindeki gibi yaşamayacağız, ancak yapılan işlerde kamu yararı ve ekosistem gözetilmeden, şirketlere para kazandırma alanı olarak değerlendiriliyor. Bunu incelediğimiz ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) dosyalarında açıkça görüyoruz. Bu nedenle de bilim insanları olumsuz görüş veriyor. Toplam olarak bakıldığında Ordu’nun dağlarından, derelerine, denizine ve şehir içine kadar her alanda 2022 yılında olumsuzluklarla karşılaştık. Ortak aklı yaratamadığımız, koruma anlayışını egemen yapamadığımız sürece yıkımlar devam eder. Her dökülen beton, karbon salınımı yarınımızı yok ediyor. Küçük küçük hissettiğimiz iklim değişikliği yarın önlenemez hale gelecek. Bugünden duyarlılığı artırmak zorundayız” dedi.
Haber: Emrah Gemicioğlu
Ordu HABERİ
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.