Mademki medeniyetin göstergesi kadına verdiğimiz önemle ölçülmektedir” diyen Başkan Zengin; “İnsani hasletlerimizi geliştirmek için toplum olarak kadınlarımızı her alanda ve eşit şartlarda yanımızda görmek zorunda olduğumuza inanıyoruz” dedi. Başkan Fatih Galender ZENGİN mesajında şu ifadelere yer verdi; “Sevginin, fedakarlığın, emeğin ve umudun kaynağı kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü en içten duygularımla kutluyorum. Mustafa Kemal Atatürk “Yeryüzündeki her şey kadının eseridir.” demiştir. Büyük Ozanımız Neşet Ertaş ise “Kadın insandır; biz insanoğlu…” diyerek bugün sahip olduğumuz tüm güzelliklerde kadının payının olduğu gerçeğini vurgulamıştır. Kadınlarımız, insanlığı tamamlayan, bir bütünün iki yarısından biridir. Bu gerçeği idrak ettikten sonra kadın hakkı ya da toplumsal eşitlik gibi kavramların dahi anlamını yitirdiğini, kadınların hayatın akışı içinde toplumumuzun vazgeçilmez bir parçası olduğunu görüyoruz. Ne var ki, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de kadınların şiddet olaylarıyla, eğitimsizlik, işsizlik, çocuk yaşta evlilik gibi köklü sorunlarla karşı karşıya olduğunu görmek bizleri derinden yaralamaktadır. Ünlü Filozof John Stuart Mill, toplumların gelişmişlik seviyesinin kadına verdiği değerle ölçüleceği düşüncesindedir. Kadınların toplumsal yaşamdan en fazla soyutlandıkları toplumlar her alanda en geri kalmış ülkeleri oluşturmaktadır. Kadınların ekonomik, siyasi ve sosyal hayata en fazla katılım sağladığı ülkeler ise gelişmişlik seviyesinde de büyük bir ivme yakalamış olanlardır. Dolayısıyla toplumların gelişmesinin anahtarı, kadınlardan geçmektedir. Üzülerek ifade etmeliyim ki, ülkemizde kadınlarımız gerek sosyal gerekse ekonomik hayata arzu edilen oranda katılamamaktadır. Kadınlarımız hem temsilde hem de üst düzey yönetim kademelerinde bir elin parmaklarını bile geçmeyecek sayıda kalmaktadır. Mademki medeniyetin göstergesi kadına verdiğimiz önemle ölçülmektedir; insani hasletlerimizi geliştirmek için toplum olarak kadınlarımızı her alanda ve eşit şartlarda yanımızda görmek zorunda olduğumuza inanıyoruz. Modern zamanlar, çalışma hayatında kadınların da en az erkekler kadar başarılı olabileceğini göstermiştir. Fakat günümüzde, kadınların çalışma hayatında etkin bir rol oynamalarının, kadınlardan toplumsal düzeyde beklenen aile içi rolleri yerine getirmesini engellediği düşünülmektedir. Başka bir ifade ile toplumun kadına yüklediği ev işleri ve annelik görevleri, bir anlamda çalışma hayatının önüne geçmekte hem kadınların iş hayatında yükselmelerine hem de sürekli ve güvenceli işlerde çalışmalarına mâni olmaktadır. Her ne kadar çalışan kadınların sorunlarını azaltmaya yönelik doğum yapan kadınlara yarım gün çalışma hakkı gibi birtakım tedbirler alınsa da iş güvencesi, çalışma süreleri, kreş imkânları, yasal korumalar ve toplumsal bilinç anlamında ideal seviyenin oldukça gerisinde kaldığımız da inkâr edilemez bir gerçektir. Kaldı ki, doğum yapan kadınların yarım gün çalışma hakkını düzenleyecek yönetmelik de çıkarılmadığı için kamuda doğum yapan kadınlarımız bu hakkını da kullanamamaktadır. Bir ülkede, getirilen hukuki düzenlemelerin toplumsal yaşama yansıması için toplumsal algının da bu yönde geliştirilmesi gerektiği gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Kadınların hukuki haklarını kullanması için yasal düzenlemelerle birlikte, hukuk kurallarını hayata geçirecek olan bireylerin de yeterli olgunluğa erişmesi ve uygun toplumsal kültürün oluşturulması gerekmektedir. Bu nedenle öncelik mutlaka evrensel ve eşit haklara dayalı bir toplumsal kültür oluşturmak olmalıdır. Bunun yolu da kadınlarımız lehine yapılan iyi ve doğru işleri bir lütuf değil insan olmanın gereği olarak görecek anlayışın geliştirilmesinden geçmektedir. Bu duygu ve düşünceler içinde başta evlat acısıyla yüreği yanan, bu vatan uğruna canlarını veren kahraman şehitlerimizin anneleri olmak üzere tüm kadınların Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, kadın kamu görevlilerimizi de haklarımız ve ortak çıkarlarımız için Türk Sağlık-Sen çatısı altında mücadele etmeye davet ediyorum” dedi.