Başkan Zengin; “Ülkemizde gelir dağılımının adaletli olduğunu söylemek mümkün değildir. Türkiye’de en yüksek geliri olan grupla en düşük gelirli kesim arasındaki fark giderek büyümekte bu da gelir adaletsizliğini artırmaktadır. Özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde tasarruf sahiplerinin elde ettiği faiz kazançlarının artması, düşük maaş zamları nedeniyle dar ve sabit gelirlilerin ücretlerinin reel olarak düşmesi, getirilen vergi afları ve gelirler üzerinden değil de harcamalar üzerinden vergi toplanması gelir eşitsizliğini artıran etkenlerin başında gelmektedir. Vergi politikaları ülke içinde gelir dağılımını düzenlemenin en etkin yollarından bir tanesidir. Vergi politikalarının temel amacı, kişi ve kurumların gelirleriyle orantılı vergi toplanması yoluyla, toplanan vergilerin kamu hizmetleri aracılığıyla ihtiyaç duyulan alanlara yönlendirilmesi, böylelikle de düşük gelirli ile yüksek gelirli kesimler arasındaki dengenin sağlanmasıdır. Çeşitli saiklerle vergi toplamanın güç olduğu ülkelerde ortaya çıkan kaynak ihtiyacı, devletin ulaşabildiği kesimlerden yüksek oranda vergi alması, ulaşamadıklarından vergi almamasına yol açmakta, sıklıkla çıkarılan vergi afları ya da istisnalar aracılığıyla düzenli vergi ödeyen kesim aleyhine bir durum ortaya çıkmaktadır. Hal böyle olunca idare de kamu harcamalarına kaynak oluşturacak gelirlerin başında gelen vergiyi, tahsilin en kolay olduğu kesimden yani kayıt altında çalışan kesimden almakta ve düzenli vergi ödeyen kesimlerin omuzlarına olması gerekenden fazla vergi yükü binmektedir. Gelir dağılımının vergiler yoluyla etkilenmesinde önemli olan bir başka kriter, vergilerin dolaylı mı yoksa dolaysız olarak mı toplandığıdır. OECD ülkelerinde dolaylı vergilerin toplam vergi gelirlerine oranı ortalama yüzde 35 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 68’ler civarındadır. Dolaylı vergiler elde edilen gelir yerine harcamalar üzerinden alındığı için bu da özellikle düşük, dar ve sabitli kesim açısından dezavantaj oluşturmakta, Türkiye’de dolaysız vergilerin dolaylı vergilerin yerine ikame edildiği görülmektedir. Bütün bu uygulamalar, ülkemizde gelir dağılımında dengenin sağlanamamasına ve vatandaşlardan gelirleri üzerinden değil de harcamaları üzerinden vergi alınmasına neden olmaktadır. Bu duruma ücretliler için uygulanan gelir vergisi tarifesi de eklendiğinde çalışanların kısa sürede üst vergi dilimlerine geçerek daha fazla vergi ödemeye başlaması söz konusu olmaktadır. Ayrıca bilindiği gibi ücretli kesimin vergileri stopaj usulü ile kesilirken, diğer kesimlerin vergilerinin bir dönem sonra ve taksitler halinde tahsil edilmesi, hatta bir süre sonra çıkarılan vergi afları yoluyla indirime gidilmesi, enflasyonun gelişmiş bölgelere oranla yüksek düzeyde olduğu ülkemizde, izlenen vergi politikası ile gelir dağılımının geniş kitleler aleyhine bozulmasında rol sahibi olmaktadır. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, vergilere ilişkin yeni düzenlemeler yapılacağı yolunda açıklamalar yapmakta, bütçe açığının kapatılması ve kamu gelirlerinin artırılması için yeni vergi düzenlemelerine ilişkin birtakım çalışmalar yapıldığı ifade edilmektedir. Ülkemizde dar ve sabit gelirliler üzerinde yeterince vergi yükü bulunmaktadır. Öyle ki, elde edilen gelir vergisinin büyük çoğunluğu zaten dar ve sabit gelirlilerden tahsil edilmektedir. Yıl içinde ödenecek gelir vergisini belirleyen dilimler maaş artışları kadar yükseltilmediği için çalışanlar her sene biraz daha erken üst vergi dilimlerine geçmekte, sabit gelirli kesimin ödediği verginin kazançlar içindeki payı giderek artmaktadır. Hal böyle olunca ödedikleri vergi dilimi yükseldiği için yıl ortasında çalışanların geliri düşmekte ve büyük bir mağduriyet ortaya çıkmaktadır. Hazine ve Maliye Bakanlığı, kayıt altında düzenli vergi ödeyen kesimlere yeni vergiler yeni yükler yüklemek yerine kayıt dışındaki kesimden, gelirlerini düşük göstererek olması gerekenden daha düşük vergi ödeyenlerden vergi tahsilatı yoluna gitmelidir. Ülkemizde vergi yükü yeterince tabana yayılmış durumdadır, vergi artık tavana yayılmalı, dar ve sabit gelirliler üzerindeki veri yükü hafifletilmelidir. Bu nedenle vergi tahsilatında adaletin sağlanması için vatandaşların zorunlu tüketim harcamaları üzerindeki KDV, ÖTV gibi dolaylı vergi uygulamasının asgariye indirilmesi, ücretlilerin gelir vergisi diliminin %15’te sabitlenmesi, dolaylı vergiler yerine doğrudan vergilendirme yönteminin benimsenmesi ve daha önce uygulanmakta olan ve geçtiğimiz yıllarda asgari ücret tutarının ücretlilerin ödeyeceği vergi matrahından düşülmesi düzenlemesiyle kaldırılan asgari geçim indirimi nedeniyle mağdur olan, evli ve çocuklu çalışanları destekleyecek yeni bir sistemin oluşturulması gerekmektedir. Ülke içinde sosyal güvenliğin sağlanması, işsizliğin önlenmesi, emeğiyle yaşayanların korunması ve hayat standartlarının yükseltilmesi yoluyla sosyal eşitsizlikleri giderme işlevini yüklenen devlete sosyal devlet denir. Amacı, sosyal ve ekonomik açıdan güçsüz vatandaşlara yardım ederek sosyal adaleti ve insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyini sağlamak olan sosyal devlette, bu unsurların sağlanması devletin bir ödevi, vatandaşların da hakkı olarak ortaya çıkmaktadır. Öyle ise, adil bir gelir dağılımı sağlamak, sosyal devlet ilkesini benimsemiş olan ülkemiz için bir zorunluluktur. Bu nedenle gelir dağılımının daha adaletli bir şekilde gerçekleşmesinin ana unsuru olan vergi politikalarının biz çalışanlar lehine düzenlenmesini istemek her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının anayasal hakkıdır. Dolayısıyla bizler bu anayasal hakkımızı kullanarak yıllardır üzerimizde ağır bir yük olan vergi sorununun bir an önce çözülmesini istiyor ve bu konunun ülkemizi idare edenlerin yükümlülüğünde olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz” dedi. (Haber merkezi)