Ordu ve ülke genelinde doğru bilinenin aksine balık tüketimi oldukça az. Besleyici yönü yüksek olan ve vücudumuz için çok gerekli olan yağ asitlerini içeren balığı yeterince tüketmiyoruz. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Aydın, şu ifadelere yer verdi; “Bu kapsamda omega-3 yağ asitleri, mineral ve vitamin yönünden oldukça zengin bir besin olan balık ve deniz ürünleri özellikle bebeklerin beyin gelişimi için oldukça faydalıdır. Ayrıca demir, kalsiyum, çinko ve magnezyum açısından da oldukça zengindir. Balık eti, bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi, içerdiği yüksek orandaki kalsiyum, fosfor ve iyot ile vücudun mineral dengesinin korunmasına da yardımcı olmaktadır” dedi.
“Balık tüketimini ihmal etmeyin”
Sözlerine devam eden Aydın, şu ifadelere yer verdi; “Vücudun A, B1, B2 ve D vitamini ihtiyacını da balık tüketimi ile karşılamak mümkündür. Kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker ve kolesterol gibi hastalıkların temelinde beslenme rejiminin önemi bilinmektedir. Dolayısıyla özellikle hamile kadınlar olmak üzere, çocuklar ve büyüklerin bolca tüketmesi gereken bir besin kaynağıdır. Son zamanlarda halkımızın arasında ‘dip balıkları yenmez’ ve ‘hamile kadınlar balık yemesin’ şeklinde hurafe söylentiler dolaşmaktadır. Bu söylentilerin sebebi de balıklarda ağır metallerin; cıva, kurşun, kadmiyum, alüminyum ve arsenik gibi çeşitleri olduğu sanıldığından kaynaklanmaktadır. Bu konuda yapmış olduğum bilimsel çalışmalar sonucunda kesinlikle söyleyebilirim ki balıklardaki ağır metallerin seviyesi tüketilebilir düzeydedir. Yani balıklardaki ağır metal seviyesi ekmekte, meyvede, kırmızı ette veya sebzede hatta içtiğimiz sudan daha fazla değildir. Ayrıca ağır metal seviyesi en çok araştırılan besin de balıktır. Dolayısıyla gönül rahatlığıyla balık tüketebiliriz” dedi.
“Diğer ülkelere kıyasla gerideyiz”
Sözlerine devam eden Aydın, şu ifadelere yer verdi; “Karadeniz’deki balık türlerini; hamsi, istavrit, palamut, lüfer, mezgit, barbun gibi neredeyse 1 yaşındayken, bilemedin 2 yaşındayken tüketmekteyiz. Biz bu balıkları 10 yaşında veya 20 yaşındayken yemiyoruz. Söylemek istediğim şey bu balıkların vücutlarında ağır metal biriktirme fırsatları olmadan tüketmekteyiz. Evet, eğer tüketmiş olduğunuz balıklar 15-20 yaşında ise ağır metal biriktirme şansı olabilir. Dolayısıyla siz de 7-8 kiloluk kalkan yemeyin, evet onlar yaşlı balıklardır ve ağır metal biriktirmiş olabilirler. Bazen özellikle mezgit balığı dip balığı diye yemeyen kadınlarla karşılaşıyorum. Mezgit dip balığı değildir ve dipten beslenmez, hamsi ve çaça gibi balıkları yer. Dünya kişi başı balık tüketimi ortalaması 16 kg, Avrupa ortalaması 25 kg civarındadır. Üç tarafı denizlerde çevrili ve su kaynakları oldukça zengin olan ülkemizde ise kişi başı balık tüketimi yıllık 6-7 kilogram kadardır” dedi.
“3 katına çıkarmalıyız”
Sözlerine devam eden Aydın, şunları aktardı; “Bu oranı mutlaka 20 kilogram civarlarına çıkarmak zorundayız. Bu oranı yakalayabilmemiz için, aylık tüketim oranımızı en az üç katına çıkarmalıyız. Peki hangi balıkları tüketmeliyiz. Tüm balık türlerini tüketebiliriz. Bütçeniz hangisine yetiyorsa o balık türünü tüketin. Tüm türler sağlıklı ve besin açısından neredeyse aynıdır. Hatta kültür balıkları da dahil. Tabi bulabiliyorsanız doğal deniz balığı yiyin. Ama kültür balıkları da en az deniz balıkları kadar besin açısından değerlidir. Keşke ucuz bir besin kaynağı olsa da her gün yeme imkanı bulabilsek ama değil. Sonuç olarak, sadece balık değil tüm deniz ürünleri, günümüzde bulabileceğimiz en sağlıklı gıda ürünüdür” dedi. Sözlerine devam eden Aydın, şunları belirtti; “Şimdilik gönül rahatlığıyla balık tüketebilirsiniz. Şimdilik dedim çünkü, Karadeniz’deki altın madenciliği bu şekilde yayılmaya devam eder ve çevreye ağır metal saçmaya ve çevreyi kirletmeye devam ederse evet denizlerimiz kirlenecek ve dolayısıyla deniz ürünlerinde ağır metal çıkmaya başlayacak. Evet, o zaman sizlere balık yemeyin diye uyarıda bulunacağım ama şimdilik gönül rahatlığıyla balık tüketebilirsiniz'' dedi.
“Ramazan’da balık tüketimi önemli”
Sözlerine devam eden Aydın, Ramazan’da uzun süren açlığın ardından balığın yer aldığı bir iftar sofrasında oruç açılmasının, dengeli beslenme ve vücudun ihtiyacı olan proteinlerin alınması açısından ideal olduğunu ifade etti.
Özel Haber: Emrah Gemicioğlu