15 MART FINDIK TARİHİNE ALTIN HARFLERLE KAZINMALIDIR

Altınordu Ziraat Odası’nda önemli açıklamalar yapan ve basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Başkan Akça, şu ifadelere yer verdi; “İlimizi, bölgemizi ve 650 bin fındık üreticisi kardeşimizi, vatandaşımızı ve çiftçimizi ilgilendiren, özellikle Doğu Karadeniz Bölgesinin tek geçim kaynağı olan, sadece üreticinin değil esnafının, tüccarının, manavının, sanayicisinin ve ihracatçısının da geçim kaynağı olan, dolaylı olarak bir milyon kişiyi aşkın bir kesimi ilgilendiren fındık ürününün çok önemli bir savaşı bana göre yüreklere su serpecek bir şekilde gelişme gösterdi. Fındık, tekelci firma tarafından çok uzun yıllardır sabote ve manipüle ediliyordu. Üreticimizin el emeği, alın teri heba ediliyordu. Tekerci firma kendi sermayesinin ve kendi kazancının üstüne milyarlarca dolar ekliyordu. Bu kazandığı milyarlarca dolarla da dünyada sayılı zenginler arasına giriyordu. Fındığın 200 yıllık bir tarihi var ve bu tarihinde de hakikaten çok büyük sıkıntılı süreçlerden geçen bir durumdayız. Daha önceki yıllarda birçok siyasi büyüklerimiz fındıkla alakalı özellikle bu tekelleşmeyi önleyecek birtakım girişimlerde bulundular. Rekabet kurumuna dilekçe verdiler. Şikayette bulundular. Gerekçeler sundular. Fakat çok da sonuç alınamamıştı. Biz 4 yıldır görevdeyiz. Göreve geldiğimiz süreçten bugüne kadar bu tekelci firmanın üretici üzerinden, işini düzgün yapan tüccar ve manav üzerinde, yine işini düzgün yapan sanayici ve ihracatçı üzerinde oluşturmuş olduğu baskıları defalarca dile getirdik ve çözüm önerilerini de sunmuştuk. Burada yapılacak en önemli çözüm paydaşların hepsinin hiç ayrılmadan bir arada olması gerektiğini söylemiştik. Yine tekelci firmanın çok büyük sermaye gücüne sahip olduğu için, özellikle sanayici ve ihracatçı ile işini düzgün yapan manav ve tüccarın üzerinde çok büyük bir baskı oluşturulduğunu ve bu baskı sonucunda da üreticilerimizin elinden yok pahasına ürünlerinin satın aldığını, burada bir tekel olduğunu, muhakkak bu tekelin kırılması gerektiğini söylemiştik. Bu söylemlerimiz artık karşılık bulmaya başladı. Tekelci firmanın ülke üzerinden çiftçiler, sanayiciye, tüccara, manava, ihracatçıya bir tekel oluşturulduğu geçtiğimiz hafta 15 Mart’ta Rekabet Kurumu’nun vermiş olduğu karar ile tescillendi. 15 Mart fındığın tarihine altın damgayla vurulması gereken bir tarihtir. Çünkü tekelci firmanın geri adım atması ve çıkan raporun sonucunda Rekabet Kurumu’nda bir taahhütname imzalamasına sebep oldu. Rekabet Kurumu’na bir değerli tarım adı altında bu ülkedeki en büyük vurucu ve öldürücü darbeyi yapacağını düşündüğümüz ve genel müdürlerinin de 50 bin çiftçiye 100 bin hektar alana ulaştık itirafını da göz önüne alırsak, buradaki tarımı bitirmekle alakalı değerli tarımla yapmış olduğu hamle ile 50 bin çiftçiyi 100 bin hektarda kendi üretimini, kendine yetecek üretimini sağlayarak diğer altı yüz bin çiftçiyi hiçe sayacak bir operasyon yapıyordu. Bunun önüne engel olundu. Yine kendi işbirlikçileriyle az sayıda tüccar ve manava kendi tarafına çekerek, onların üzerinden alım yapıp, bu ticaretin yapılmasını sağlayan, işini düzgün yapan tüccara ve manava da kısıtlı alım ile bir operasyon yapıyordu. Yine sermaye gücünü kullanarak hem sanayiciye hem de ihracatçıya çok büyük hamleler yapıyordu. Rekabet Kurumu’nun vermiş olduğu bu karar ve tekelci firmanın imzaladığı taahhütnameyle bana göre burada bir başlangıç olmuş ve Türk çiftçisi için, Türk manavı ve tüccarı, Türk sanayicisi ve ihracatçısı için bir dönüm noktası oluşmuştur. Buradaki taahhütnameye göre, tekelci firma tarafından cumhurbaşkanının veya hükümet yetkililerinin açıklamış olduğu taban fiyatın altında bir taban fiyat açıklamayacağı taahhüdü verildi” dedi.

 

Haber: Emrah Gemicioğlu