SONUMUZ ERZİNCAN GİBİ OLMASIN

Bilindiği üzere Erzincan’da çevre halkı ve çevrecilerin tüm uyarılarına rağmen işletmesine devam edilen altın madeninde siyanür sızıntısı meydana geldi. Erzincan ve Fırat Nehri’ni tehlikeye atan projenin kapasite artışına ilişkin nihai ÇED raporundaki ayrıntılar kazanın geliyorum dediğini ortaya koydu. Konuyu değerlendiren ve önemli açıklamalarda bulunan ORÇEV Yönetim Kurulu Üyesi Coşkun Özbucak, “Görünen köy kılavuz istemez. Siyanür ölüm demektir” dedi.  Sözlerine devam eden Özbucak; “Erzincan İliç’te yaşanan felaket keşke olmasaydı ve biz ekoloji mücadelesi verenler yanılsaydı. Ancak bilimsel gerçekler erken ya da geç ortaya çıkıyor. Ekoloji mücadelesi verenler siyanürle altın ayrıştırmasının zararlarını (konu siyanür olduğu için bu konuda sınırlı tutuyorum) anlattık ancak dikkate alınmadı. Şimdi tehlikenin en büyüğü gerçekleşti. Siyanür ırmağa ulaştı. Bu konuda dersler çıkarmak zorundayız. Öncelikle siyanürle altın ayrıştırması yasaklanmalı. Avrupa’da yasak ancak emperyalist devletlerin şirketleri bizim gibi ülkelerde siyanürü hükümetin verdiği destekle kullanmaya devam ediyorlar” dedi.   “Yıllardır ekoloji mücadelesi verirken ekolojik dengenin dikkatini çekiyoruz” Yaşanacak tehlikelere dikkat çekiyoruz diyen Özbucak; “Siyanür de bunlardan biri. Ancak nedense zararını gördüğümüzde gözlerimiz açılıyor. Bunu savaş gerçeğiyle anlatayım; Savaş başlar, katliamların ardı kesilmez. Her taraftan sesler yükselir, ‘katliamı durdurun’ diye. Ancak bu seslenenler savaş başlamadan önce ‘savaşa hayır’ demezler. Hatta savaşa hayır diyenleri suçlarlar. Şimdi bir ekolojik savaş içindeyiz. Erzincan İliç'te siyanür havuzu patlamış, ırmağa ulaşmış; suskun olanlar öne geçmiş ‘seslerini’ yükseltiyorlar. Siyanürün zararını yeni keşfettiler. Şimdi bakıyoruz tehlikeye rağmen siyanürle altın ayrıştırması yasaklanması gerekirken şirketin çalışması geçici olarak durduruluyor. Şirket de önlemler alındıktan sonra çalışmaya devam edeceğini açıklayabiliyor. Şirketlere verilen para cezaları bir anlamda da çalışmaya devam izni anlamına gelmektedir” dedi.   “Şirketler için verilen cezalar caydırıcı değil” Asıl yapılması gereken ruhsatların iptal edilmesi ve çalışmanın tamamen durdurulmasıdır diyen Özbucak; “Fatsa örneğinde de gördük. Sular kirletildi ancak şirket çalışmasını sürdürdü. Şimdi de İliç’te aynı durum var. Bundan önce de Bergama’da, Kütahya’da siyanürün zararları görüldü. Maden ve enerji şirketleri para kazanacak diye tarım alanları, ormanlar; dereler ve canlı yaşamı tehdit altında. Bu kabul edilemez. Ekolojik dengeyi tehdit eden tüm maden ve enerji çalışmaları durdurulmalıdır. Yerli ve yabancı şirketler para kazanacak diye; emperyalist-kapitalist talana göz yumamayız. Artık ekoloji mücadelesi sistem mücadelesine dönüştü. Ekoloji mücadelesi kapitalizme karşı verilen mücadeleden ayrı tutulmamalı; tutulursa sorun çözüme kavuşmaz” dedi.   Haber: Emrah Gemicioğlu