Babacan Ordu’ya özel şu mesajları verdi: “Doğu Karadeniz Bölgesi’nin ve Ordu’nun kendisinde çok küçük yaşlardan beri ayrı bir yeri vardır. Çok şanslısınız ki bu bölge dünyanın en güzel doğal güzelliklerini içinde barındırıyor. Bu kadar güzel bir bölgenin çevreye verdiği zarar anlamında hem HES barajlarına hem de maden işletmelerine pervasızca açılması olağanüstü bir rant anlayışının sonucudur.”
Ordu hak ettiği yerde değil
“Bundan yaklaşık bir yıl önce Ordu’ya geldiğimde iki torunu ile birlikte yanıma yaklaşan bir vatandaşımızın “konuşamıyorum ama siz beni anlıyorsunuz” sözlerini hala duyar gibiyim. İşsizlik ve hayat pahalılığı bugün Ordu’nun daha derinden hissettiği sorunlar arasında. Bakın Ordu’daki arkadaşlarımızın bana verdiği bilgiye göre kişi başına düşen gelirde Karadeniz Bölgesi illeri arasında son sırada yer almakta. Tek başına dünya fındık üretiminin yarısını karşılayan Ordu’nun bölge illeri arasında 5 bin 049 dolarlık gayri safi yurtiçi hasıla ile son sırada yer alması bir kader olmamalıdır. Yine bir başka araştırmaya göre bu güzel ilimiz Karadeniz Bölgesi’nin “en yaşanabilir iller” sıralamasında son sırada yer alıyor. Ordulu vatandaşlarımız bu verileri hak etmiyor.”
Fındık piyasası sağlıklı işlemiyor
“Fındık ve fiyatı konusunda üreticinin yaşadığı sorunların tarım politikalarıyla ilgili olduğundan hareketle “tarım eylem planı” oluşturduk. Biliyoruz ki ülkemizde tarım politikalarıyla ilgili ciddi sıkıntılar var. Çiftçiler hayatlarının en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Artık ürününün karşılığını alamayan çiftçiler üretmemeye başlayacak bu büyük bir risk. Maliyetle çok yükseldi ama satış fiyatına yansıtılamıyor. Vatandaşın alım gücü yok. Mazot, gübre ve ilaç dövize bağlı olduğu için ekonomik dengeler tamamen bozulmuş durumda. Kullandığı traktörün fiyatı da onunla artıyor. Genel ekonomik dengeleri bozulunca bundan en çok çiftçiler etkileniyor. Fındık üreticileri de bu sıkıntıyı yaşıyor. Fındık piyasasındaki hareketleri de sağlıklı görmüyoruz. TMO’nun piyasaya girmesi, piyasaya girdiği fiyattan piyasayı oluşturamaması önemli bir zafiyet işaretidir. Devletin bu işlerle ilgili tutumu çok önemlidir. Ya hiç karışmaz serbest piyasa der! Ya da şu kadar destek veriyorum gerisi serbest der! Veya kolları sıvar ciddi şekilde işin içine girer. Ancak şu an hiçbiri yapılmıyor.”
Ordu’nun neden göç verdiğini biliyoruz
“Ordu maalesef çok göç veriyor. Bunu çok iyi biliyoruz. Sadece fındığa dayalı bir ekonomi var ve yeteri kadar yatırım sağlanmıyor, iş imkânı yaratılamıyor. Sanayileşme, tarım, hayvancılık ve ulaşım hizmetlerinin güçlendirilmesi noktasında gerçek bir atılıma ihtiyacı var. Biz ham madde fiyat artışına karşı üreticiyi, tüccarın insafına karşı çiftçiyi koruyacağız. Bölgeye yapılacak kalkınma hamlelerini çok önemsiyoruz. DEVA Partisi olarak Samsun-Sarp Demiryolu Projesi’nin bölgenin kalkınmasına fayda sağlayacak, ticaret ve turizm gelirini artıracak olumlu bir hamle olduğunu düşünüyoruz. Karadeniz’in kendine özgü dokusunu koruyarak yayla ve doğa turizmi geliştireceğiz. Yatırımlar mutlaka doğayla uyum içerisinde, çevreye herhangi bir zarar vermeden yapılmalı.”
Krizleri aşma deneyimimiz ve özgüvenimiz var
Bu bağlamda gençlerimize istihdam yaratmak için meslekleri ne olursa olsun üç veya altı aylık programları devreye sokmayı planlıyoruz. Yeter ki o yatırım alanları yaratılsın. Bunu çok büyük bir özgüvenle söylüyorum ki biz bunu daha önce yaptık. İki büyük krizi başarıyla yöneten o ekip şimdi DEVA Partisi çatısı altında siyaset yapıyor. Tek bir vatandaşımızın dahi bu ülkede kendini garip, dışlanmış, öteki hissetmemesi için kendimizi ortaya koyduk. Biz, herkesin güven içerisinde yaşadığı bir Türkiye'yi inşa etmek için buradayız. Temel amacımız herkesin insan onuruna yaraşır, iş, aş, huzur ve refah sahibi olduğu bir ülkedir. Hedefimiz yatırımla, üretimle, ihracatla, bilek gücüyle, alın teriyle, akıl teriyle büyüyen, herkese fırsatlar sunan bir Türkiye'dir."
Genel siyasete ilişkin çarpıcı tespitler
Açıklamalarının son bölümünde genel siyasete de yer veren Babacan, “meclisin, yürütmenin ve yargının güçlü olduğu güçler ayrılığının işlerlik kazandığı bir parlamenter sistem anlayışını savunuyoruz. Bunun adı da güçlendirilmiş parlamenter sistemdir. Bir ülke düşünün ki; sorunları her geçen gün artıyor. Yönetime karşı güven sarsılıyor. Ehliyet ve liyakate değer verilmiyor. Temel hak ve hürriyetler yok sayılıp demokrasi ve özgürlük alanları sıkboğaz ediliyor. Yargı halka değil talimatlara hizmet eder hale gelmiş, denge ve denetim mekanizmaları işlemiyor. Tutarsız, şeffaflıktan uzak, güven vermeyen ve istikrarı sağlayamayan bir ekonomi yönetimi var. Eğitim sistemi yaz-boz tahtasına dönüştürülmüş. Bütün bunlar yetmezmiş gibi ülke tamamen içe kapanmış yakın coğrafyada sözü tükenmiş ve dünyada yalnızlaşmış. Ülke güvenliği ise sadece katı güvenlikçi politikalarla sağlanmaya çalışılıyor. Böyle bir ülkenin iyi idare edildiğinden söz edilebilir mi?” diye sordu.